Adalet, insanların hak ettiklerine kavuşmasıdır. Adalet, hakların verilmesi, eşitliğin sağlanması, zulmün önlenmesidir. İnsanlığın temelidir. İnsanlığın hedefi, mazlumun hakkını, zalimden alan bir toplum ve devlet yapısı oluşturmaktadır. 

Adalet mülkün temelidir, o zaman mülkiyet hakkı da adaletin temelidir. Muhammed Hamdi Yazır der ki:“insanlığın bekası medeniyet ile, medeniyetin ayakta durabilmesi de adalet iledir. İnsanlığın iki cihanda da mutluluğunu ancak temeli adalet hukuk olan bir sistemle sağlanabilir. 

Adalet konusunda duyarsızlaşan bir toplumun geleceği olmaz. Hukuksal güvencesi olmayan insanların geleceği asla güvence altında olmaz. Kur’an, bizi uyarıyor: Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan. Adil şahitler olun. Ve bir millete veya topluluğa olan düşmanlığınız sizi sakın adaletsizliğe itmesin.” hukukun üstünlüğü endeksinde, Türkiye’nin puanı ve sırası bizi derinden yer alıyor, bize hiç yakışmıyor. 

Hukukun üstünlüğü, temel haklar ve ifade özgürlüğü konusunda, ülkemizin geriye gidişi bizi yaralıyor. Toplumsal yaşam bakımından hukuk, adaleti temin eden kurumdur. Asla unutmayalım ki, hukuku her şeyden üstün tutmak durumundayız. özellikle hukuk siyasetten kesinlikle üstün öncelikli olmalıdır. Demokrasi ve hukuk devleti ilkesini, her zaman önde tutmalıyız. 

Devlet her alanda kendisini hukukla sınırlamalıdır. Yönetimde asla keyfilik olmamalıdır. Özellikle yürütme, yargısal denetimde olmalıdır. Yunan mitolojisindeki adalet tanrıçası Themis’in gözleri bağlıdır. Bunun anlamı adalet dağıtacak kişinin tarafsız olması ve kararlarını, hukukun evrensel ilişkilerine göre vermesi içindir. Hukukçuların giydiği cübbe de anlam taşır. Cübbenin düğmesi yoktur, cebi de yoktur. Düğme yoktur, çünkü kimsenin, hiçbir gücü karşısında düğme iliklemezler. Cebi yoktur. Çünkü kimseden bir çıkar temin Edip ceplerine atmazlar. Sözün Özü, yargı mensupları tarafsız ve adildir. Almanya kralı Friedrich, 18’inci yüzyılın ortalarında Potsdam ormanlarında gezinti yapıyordu. Bir bölgeyi çok beğendi; “şuraya bir saray yapılmasını istiyorum, hemen başlayın” dedi. Daha sonra bölgeye giden kralın adamları, burada bir değirmen olduğunu fark ettiler. Kapıyı çaldılar, yaşlı bir adam açtı.
-Buyurun
-Kral, burayı çok beğendi, bir saray yapacak, satın alacağız, ne kadar para istiyorsun?
-Satmıyorum.
-Ama kral istiyor.
-Anlamadınız, kral da olsa satmıyorum.
-Değirmencinin beklenmedik cevabı, kralı kızdırdı, ayrıca adamı merak etti.
-Çağırın bana şu adamı!
-Değirmenci krala götürüldü. Kral, adama dönerek: 
-Yanlış anladın herhalde, ben kralım, bölgeyi satın almak istiyorum. 
-Yanlış anlamadım satmıyorum. Sen koca bir kralsın. Ülkenin her tarafında saray yaparsın. Burayı babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış. Ben de oğluma bırakacağım, satmıyorum. 
-Unutma ki ben kralım, istersem zorla alırım. 
Değirmenci çok kararlı biçimde krala baktı ve hukuk tarihinde geçen ünlü cümlesini söyledi: 
-Asıl sen unutma, Berlin’de hakimler var! Hiç kimse adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz. Potsdam’da Saray yapıldı, hem de Değirmende yan yana. Kral, sarayına değirmencinin ismini verdi. Tüm Türkiye’de bilmeli ve inanmalı ki; “Ankara’da hakimler var. “Ömer Hayyam‘ın dediği gibi; “adalet kainatın ruhudur.” adalet devletin dinidir. Adalet kendini bile kayırmamaktadır.