Dr. Hayati Bice ağabeyimin önerisi ile Prof. Dr. Azmi Özcan Hocamızın son tv söyleşisini dikkatle dinledim.

Betoncular hariç, şuradan buyrunuz, eğitimciler ve gençler de faydalansın muhakkak:

https://www.youtube.com/live/oYUPL8kPSXw?feature=shared

Söyleşide, açılacak çok fazla ve önemli (maalesef unutturulmuş) husus mevcut.

İşte biri: "Kavramlar mühimdir, varlığı ve olguyu durduğunuz yerden anlarsınız, anlamlandırırsınız."

"Dur'durul'duğunuz yer" diye düşünün dilerseniz.

Dr. Sait Başer ağabeyim de Türk'ün en önemli vasıflarından olan an-lam-landırma süreciyle dertlenerek yüksek nitelikli emekle üretiyor, çırpınıp duruyor uzun yıllardır.

Aslında "Töre" olgusunu anla/t/y/abilsek her şey özetlenmiş, anlaşılsa  düzelmiş olur.

Bunun için de bir giriş metni önereyim:

https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/tore TÖRE | Türk Maarif Ansiklopedisi (Said BAŞER)

Öyle 5. kol (sömürge) okullarında, dersanelerinde veya azınlıkların yahut geçici konukların bizim yurdumuzda kendi çocuklarına kendi sistemleriyle eğitim verdiği kurumlarda evlatlarını okutan bizimkileri, hele ingiliz, abd vs vatandaşlarını kabineye bakan atıyorsanız "durduğunuz yer" veya neye hizmet etmediğiniz tartışma götürmez demektir.

Betoncular ve onların amelesi kimi siyasetçi ve malum cumağatçı cürufu içinde Töre'yi gerçek manasıyla bilip işleten, bilmeye niyetlenen var mı hiç?

Milli Eğitim Bakanları dâhil?

Aile Bakanlarının ağzından "Ocak" kelimesi hakikati anlatacak şekilde çıktı mı hiç?

Ya Gençlik Bakanları?

Yanıt belli, çünkü çok azı liyakatli.

Zira turnacıbaşılar yalan söylüyor çağlardan beri.

Girişte andığım söyleşide geçiyor turnacıbaşı kelimesi.

Turna, yeniçeri ocağına devşirme yöntemi ile alınacak acemilere verilen isimmiş.

Turnacıbaşı ise Devlet-i Âliyye'de Devletin emanet edilebileceği cevher sahibi çocukları keşfeden ve istikamet üzere yönlendiren memurlara verilen unvan.

Türkçe bilmeyenlerle iletişim zor olduğundan ehil/deneyimli turnacıbaşılar çocukların gözlerine bakarak ayar tespiti ile karar verirlermiş. 

Enderun okuluna yollanıp Devlet Adamı olarak yükselenler hiç de az değil turnalar arasında.

Sokullu Mehmet Paşa, Rüstem Paşa, Mimar Sinan gibi isimler gözünden vurulan turnalardan.

Turnayı gözünden vurmak deyimi de buradan çıkmış yani.

Sonra düzen/töre/insan/niyet bozulunca sistem tam da bugünküne dönüşmüş.

Eğitim, adalet ve aile bozulmuş, sömürge zihniyeti hâkim olmuş, hükmetmeyi önceleyen ve hizmet etmeyi unutan aşağılık kompleksli-kullanışlı kibirli uşakların uzun bacaklı efendileri sistemi ele geçirmiş.

İlk saldırdıkları aile olmuş, Töre olmuş, gözden kaçırmayınız.

Konfor vaat etmeleri de yeterli olmuş soysuzları satın almak için.

“Çocuklarını bizim okullarımıza gönderirsen önleri açık olur!”

Ülkemizin en zeki ve nitelikli çocukları hangi okulları tercih ediyor, lisansüstü ve doktora için nerelere gidiyor ve dönmüyorlar?

Akademisyenler, lise mezunu herhangi bir zabıta memurundan veya kamu işçisinden çok daha kötü özlük şartlarına neden mahkûm ediliyor?

3 harfli bakkalların mağaza müdürü bile çok daha fazla gelire sahip akademisyenden.

Plan gereği; ilim irfan, fikir felsefe ve güzel sanatların nefesi iyice kısılınca Türkler kaybettiğine göre kimler kazanıyor?

Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Yunus Emre Enstitüsü'ne bile namuslu yönetici bulamıyorlar mı?

Yunus Emre diyorum...

Eskilerin itikadı "vakıf merasında otlayan ineğin sütü içilmez" düsturuna dayanırken yeni yetmeler vakıf malını besmele çekerek "iç ediyor"!

Vatan toprağını ve vatandaşlığı üç kuruş paraya hiçbir aidiyetin izini taşımayan elaleme satmayı reva görüyor müsaitler.

Ve parti mitinginde eline tutuşturulan Tevhid temalı bayrağımızın üzerine oturuyorlar yere koyarak.

Şimdi bunlar yerli ve millî, öyle mi?

Türk'ün "ordu"suna ve "devlet algısı"na saldırılar da her şekilde ve açıkça düşman safından gelmektedir.

Ordu ve Devlet!

Şekilden şekle giren bizim beton kafalı müşrikler; sanattan, ilimden, düşünceden, irfandan, fikirden, gönülden, ahlâktan anlamaz da, hazzetmez de...

Türk'ten de hazzetmez, Töre’den de.

Dr. Mustafa Tatcı ağabey boşuna sormuyor "Ben Türküm deyince ırkçı mı olunuyor şimdi?" diye.

Ahmet Hamdi Tanpınar'dan “Hep Aynı Boşluk” aslı eserinde şu cümleleri okuyoruz sonra:

"Çalmak, servet yığmak onlara yetmezdi. Fakirin alkışı, duası ve gözyaşı da lazımdı."

Uzun lafın kısası, namusluların itiraf etmesi gerekiyor ki: Töre bozuldu.

Ama "öyle" bakıyorlar...