Akşamdan sabaha uyanmayalım ki memlekette normal bir şey olsun.

Akşamdan sabaha uyanmayalım ki memlekette normal bir şey olsun. Yangınlar, sınır ülkelerinin el değiştirmesi, ülkenin en kanlı terör örgütü liderinin çözüm meleği yapılarak meclise daveti, siyasi parti genel başkanının cezaevine atılması.

Ülkemizde defalarca şahit olduğumuz denetimsiz işleyişler yüzünden madenci olayı başta olmak üzere çok sayıda insan can verdi. Bunun son kötü örneği de Bolu’da bir kayak merkezinde meydana gelen yangın felaketi olarak kayda geçti. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Eğer mümkünse ihmali bulunanların da bir an önce cezalandırılmasını temenni ediyorum. Yine oluşturulacak bir komisyonla birlikte afet kurulu değil de olası felaket kurulları oluşturularak bu gibi durumları önceden tespit çalışmasına davet ediyorum.

Yoksa bu da kötü anılara eklenir Allah göstermesin(!)

Sınır komşularımızla alakalı haberlere bir yorum yapmak istemiyorum. Kaldı ki yapılacak yorumlarımız elbette vardır ancak ülkemizde siyasi liderler ters köşe olayında baya mahirler. Sadece şunu söyleyeyim ne bizim kimse doğrudan dostumuz kardeşimiz, ne de tü kaka düşmanımız. Bizim için öncelik ülkemizin menfaati. Bu arada insan dünü ile örtüşmezse yarınlarında böyle yalpa görüntüsü çizebilir. Bugün dost olduğumuza yarın katil dersek sınırlarımızda bir göç dalgası daha görmek içten bile değil. Bizim için önceliğimiz kendi ülkemiz ve kendi vatandaşımız olmalı.

Yoksa bu da kötü anılara eklenir Allah göstermesin(!)

Terör örgütü lideriyle alakalı açıklama yapmayacağım. Bunu anlatmak yağan karın beyaz olduğunu tekrar tekrar anlatmak gibi bir durum. Hala daha bu yağan kara siyah diyen varsa gözlerine ve vicdanına baktırsın. Ancak bebek katiline umut hakkı sürecini her fırsatta baltalayacağını söylen Zafer Partisi lideriyle alakalı duruma değinmek istiyorum. Ümit Özdağ muhtelif suçları işlediği iddiasıyla oluşturulan dosya kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu durumda kafamız bir karışmadı değil. Hangi ithamla göz altına alındı, hangi ithamla tutuklandı? Bu süreci uzaktan takip edenler olarak biz olayın örgüsünü kaçırırken eminim ki Ümit Hoca da hangi dosyadan tutuklu olduğunu karıştırmıştır. Cumhurbaşkanına hakaretten göz altına alındı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklandı. Buraya kadar olan kısmı aşağı yukarı tahmin edilebilecek bir boyutta ilerledi. Bu süreçten sonraki yaşananlar biraz tuhaf bir şekilde ilerledi. Davanın içeriğinden ziyade sosyal medyada savcı propagandası başladı. İşin bu yönü gündeme gelince durumdan bağımsız başka bir konu zihnimde belirdi. Yakın tarihte ülke gündemini kaosa sürükleyen davalar silsilesinde yaşananları düşünmeden edemedim. Ergenekon, Balyoz adıyla anılan darbe ve casusluk ithamıyla tamamına yakını yüksek rütbeli subaylardan oluşan bir gündem tekrar konuşulmaya başlandı. Çok fazla teferruatına girmeden sadece geçmişteki bu davayla alakalı bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bahse konu olan davaların yaşandığı süreçte sanıklardan çok tanıklar ve savcılar konuşulmuştu. Adaletin tesis edildiği kurumların ağırlığı yeterli değilmiş gibi bir taraftarlık ortamı yükseldi. Ülkenin çoğunluğu bir kısım(!) yargı mensuplarına kalkan oldu ve sürece bu şekilde müdahil oldu. Yargı içerisinde de ikilemler meydana geldiğini süreci geride bıraktıktan sonra çok net bir şekilde görme fırsatımız oldu. Adı geçen davalardaki suç teşkil ettiği öne sürülen belgelerin gerçekliliği iki farklı değerlendirmeye tabi oldu. Bir kısım yargı mensubu bunların suç teşkil etmediğini ve tutuklamaya gerek olmadığını söyledi. Aynı delil ve ithamları aynı dönem yasalarıyla başka bir yargı grubu suç olarak değerlendirdi ve tutuklamaları gerçekleştirdi. Çok uzun süren tutukluluk günleri, ömrünü bu millete adamış şerefli Türk subayları için başlamış oldu. Yine detaya çok girmeden ülke gündeminde meydana gelen olaylar sebebiyle yapıların aidiyetleri sorgulandı ve mevcut davalardan tutuklu bulunanların beraatları gerçekleşti. Ancak incelediğim ve çeşitli kaynaklardan edindiğim HSYK belgelerinde dikkatimi çeken olaylar oldu. Henüz davalar devam ederken görev değişiklikleri meydana geldi. Ancak bu görev değişiklikleri bir tesadüfler silsilesini de beraberinde getirdi! Ergenekon ve Balyoz adı verilen dava ve soruşturmalarda tutuklama ve yakalama kararı veren yargı mensuplarının geldiği yerler peş peşe açıklandı. Aynı süreçte tutuklamayan ve serbest bırakan yargı mensuplarının da gittiği yerler aynı hızla açıklandı. Şimdi sizlere 6 yargı mensubunun sürecinden bahsetmek istiyorum.

Tutuklamayan ve serbest bırakanların görev değişiklikleri:

Oktay Kuban: İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimliğinden Eskişehir Çocuk Mahkemesinde görevlendirildi.

Tuncay Aslan: İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimliğinden Bakırköy Çocuk Mahkemesi hakimliğine atandı.

Köksal Şengün: İstanbul Özel Yetkii Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığından Bolu Hakimliğine atandı.

Bu şekilde toplamda 7 isim bulunuyor. İnternet ortamında yaptığımız araştırmalar sonucunda geçmişe dönük haberler de önümüze geliyor. O dönemde çeşitli ithamlarla adlarında karalama çalışmaları yapılmış. Basında sistemli olarak 7 isim üzerinde de kamuoyunu olumsuz yönlendirecek söylemler geliştirilmiş. Ancak bugün itibariyle baktığımızda Ergenekon ve Balyoz davalarındaki kararlarının yanlışlığı ile alakalı herhangi bir sonuca ulaşılmıyor.

Tutuklama ve yakalama yapanların görev değişiklikleri:

Turan Çolakkadı: İstanbul Özel Yetkili C.Başsavcı vekilliğinden İstanbul C.Başsavcılığı’na atandı.

Zekeriya Öz: İstanbul Özel Yetkili C.savcılığından İstanbul C.Başsavcı vekilliğine atandı.

Murat Yönder: İstanbul Özel Yetkili C.savcılığından Yargıtay üyeliğine seçildi.

Sizleri sıkmamak için çok fazla isim detayına girmiyorum ancak HSYK’nın listesine göre 25 ismin bu şekilde çeşitli görevlere deyim yerindeyse yükseltildiği görülüyor. Peki bugün itibariyle o listeye baktığımızda ne görüyoruz? Bu listelere çok kolay internet ortamından ulaşabilirsiniz. Bu isimleri üşenmedim teyit etmek amacıyla tek tek internet ortamında arattım. O kadar sayfa açtım kapattım ama tek bir sonuca ulaştım. FETÖ/PYD davalarından hüküm giymeleri ve firari olmaları… O sebeple diyorum ki yargı bağımsız olmalı, adalet herkes için eşit tecelli etmeli. Bugün bozulan kantar gün geliyor hep bozanı tartıyor. El birliğiyle adaleti ve güveni tesis etmemiz lazım.

Yoksa bu da kötü anılara eklenir Allah göstermesin(!)