Ülkücülük iddiasındaki kitle içinde başlıca üç kesim var:

Ülkücülük iddiasındaki kitle içinde başlıca üç kesim var: İlk bölümü oluşturan canlar; ülkü için can alır, can verir, candan ve canandan geçer de yar dediği yarasından geçmez. Onların rüyaları bile Ülkü ile doludur. Her nefeste gafletin tozunu attırarak iman tazelerler. Halleri ile dağları oynatacak etki gücüne eriştiklerinin şahidi çoktur. Az konuşurlar lakin hep konuşurlar. İkinci ve üçüncü kısımda birer yığın görürüz. Bunlar ülkücülükten geçinirler. Çok konuşurlar fakat hiç konuşmazlar. Protokol ülkücüleri ile düşük profilli statü sevdalılarından söz ediyorum. Her iki yığının mensupları da ayakta bevlederler, yaklaşınca anlarsınız. Ülkü onlar için kirlettikleri bir araçtır maalesef. Egosu şişkin, el yumruğu yemediği için kendi yumruğunu balyoz zanneden, değerleri birer tahvil gözüyle gören bu şahısların mayası tutmamıştır. Türk kimliği bahsine itiraz edenlerin ithamlarına haksız yere bahane diye sundukları güruhun genleri Türk olsa da kanları Türk değildir. Demek ki onlar ülkücü de değildir. Tekrar vurgulayalım: Aslolan süttür, mayadır. Evlada niyet eden eşlerin birbirine yaklaşmalarının dahi usulü vardır, malum. Besmelesiz çıkılan her yol çukurda sonlanır. Kıyafetinin ütüsü bozulmasın diye namazdan uzak duran dava adamı olur mu? Her ne kadar farzlarda riya olmaz dense de namazını adeta göze sokarak kılanların durumu ile şeytanın sağdan yaklaştığı diğerlerininki aynı ruhsuzlukta birleşir. Yeri gelmişken bir noktaya açıklık getirelim: Trafikteki ambulansın taşıdığı canı kurtarma önceliği yüzünden kurallara uymakta esnek davrandığını bilirsiniz. Işıkta durmaz, gaza basar, sağlama yapar, ters yöne görebilir vs. O sırada sürücüye kızıp yanlış davrandığını anlatmaya kalksanız herhalde durup cevap yetiştirmeyi düşünmez. En fazla camı açıp "evet, kuralları çiğnedim, oh olsun!" der belki. Türkiye şu anda ambulansta. Bir an önce iyileşmesi lazım. Cumhur ittifakı budur. Sn. Bahçeli'nin her türlü fitne ve şer odağına karşı ambulansın hastaneye yetiştirilmesini önceleyerek göğüs germesini böyle anlayınız. Hele hasta emin ellerde iyileşmeye başlasın, onu o hallere düşürenlere o vakit sıra gelmez mi sanırsınız? Ülkücü, kendine edileni affeder. Ama vatana ihaneti asla! Canlar, olan bitenin farkındadır. Diğer iki kesimi dolduranlar ise bu hengamede ganimet toplamaya çalışırlar. Aradaki fark budur! Ganimet peşinde iken liderLERe sadakat pozu verenlerle, kahpe düzenin besmelesiz veletlerinin saldırılarına kendini siper ederek ambulansın hedefe ulaşmasını sağlayanları gösterebildim mi? Hele bir çıkalım şu ormandan, demiri eritip, kim bozkurt, kim değil, anlaşılır. Önde yalın kılıç "Türkmen Başbuğu" yürüyor, gözümüz kılıçta, gerisi boş. Başbuğlar değil, Başbuğ! Aykırı gürültüleri şimdilik duymuyor ama not ediyoruz velhasıl kelam. "Vatan" dedik ve elbette birilerinin kanları karıncalandı yine. Bizim imanımızda vatan, davanın özgün bir kavramıdır. Dava, O'nun Adını (CC) yüceltmeye dairdir. Varlığın sebebi de O'dur, yolun sonu da O, vuslat O'na ve O ne derse o! Zaten hiç olanın ölmekten korkması düşünülemez! Ülkü, hayat görevini şerefle bitirmeye dairdir. Cümle varlığın birliği ve kardeşliği esastır. Hakikati tebliğ edeyim derken dünya ile dertlenenlere aldanarak yoldan çıkan ve yoldakileri çevirmeye yeltenenler minareyi sokacak kılıf bulamayacaklardır. Özelde Müslümanların ve genelde insanlığın içinde bulunduğu hale bakarak dua etmeyen, yakarışları sırasında yanaklarından yaşlar süzülmeyenlerin ülküsü dünyalığadır. Yazık ona ki kalbi katılaşmış, kendini kandırabilmiştir. Ülkücünün en önemli vasfı, ‐zalimler hariç‐ yaratılana merhametidir. Gönlündeki boşlukta nice korkunç hortumların döndüğü mahzun adamdır ülkücü. Siz onu yıldırım gibi, kasırga gibi düşünürsünüz. Bilmeseniz de yetimdir, öksüzdür. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Demek ki ülkücü ile oyun olmaz. ÜLKÜCÜLÜĞE DAİR - 3 Ülkücülük iddiasındaki kitle içinde başlıca üç kesim var: İlk bölümü oluşturan canlar; ülkü için can alır, can verir, candan ve canandan geçer de yar dediği yarasından geçmez. Onların rüyaları bile Ülkü ile doludur. Her nefeste gafletin tozunu attırarak iman tazelerler. Halleri ile dağları oynatacak etki gücüne eriştiklerinin şahidi çoktur. Az konuşurlar lakin hep konuşurlar. İkinci ve üçüncü kısımda birer yığın görürüz. Bunlar ülkücülükten geçinirler. Çok konuşurlar fakat hiç konuşmazlar. Protokol ülkücüleri ile düşük profilli statü sevdalılarından söz ediyorum. Her iki yığının mensupları da ayakta bevlederler, yaklaşınca anlarsınız. Ülkü onlar için kirlettikleri bir araçtır maalesef. Egosu şişkin, el yumruğu yemediği için kendi yumruğunu balyoz zanneden, değerleri birer tahvil gözüyle gören bu şahısların mayası tutmamıştır. Türk kimliği bahsine itiraz edenlerin ithamlarına haksız yere bahane diye sundukları güruhun genleri Türk olsa da kanları Türk değildir. Demek ki onlar ülkücü de değildir. Tekrar vurgulayalım: Aslolan süttür, mayadır. Evlada niyet eden eşlerin birbirine yaklaşmalarının dahi usulü vardır, malum. Besmelesiz çıkılan her yol çukurda sonlanır. Kıyafetinin ütüsü bozulmasın diye namazdan uzak duran dava adamı olur mu? Her ne kadar farzlarda riya olmaz dense de namazını adeta göze sokarak kılanların durumu ile şeytanın sağdan yaklaştığı diğerlerininki aynı ruhsuzlukta birleşir. Yeri gelmişken bir noktaya açıklık getirelim: Trafikteki ambulansın taşıdığı canı kurtarma önceliği yüzünden kurallara uymakta esnek davrandığını bilirsiniz. Işıkta durmaz, gaza basar, sağlama yapar, ters yöne görebilir vs. O sırada sürücüye kızıp yanlış davrandığını anlatmaya kalksanız herhalde durup cevap yetiştirmeyi düşünmez. En fazla camı açıp "evet, kuralları çiğnedim, oh olsun!" der belki. Türkiye şu anda ambulansta. Bir an önce iyileşmesi lazım. Cumhur ittifakı budur. Sn. Bahçeli'nin her türlü fitne ve şer odağına karşı ambulansın hastaneye yetiştirilmesini önceleyerek göğüs germesini böyle anlayınız. Hele hasta emin ellerde iyileşmeye başlasın, onu o hallere düşürenlere o vakit sıra gelmez mi sanırsınız? Ülkücü, kendine edileni affeder. Ama vatana ihaneti asla! Canlar, olan bitenin farkındadır. Diğer iki kesimi dolduranlar ise bu hengamede ganimet toplamaya çalışırlar. Aradaki fark budur! Ganimet peşinde iken liderLERe sadakat pozu verenlerle, kahpe düzenin besmelesiz veletlerinin saldırılarına kendini siper ederek ambulansın hedefe ulaşmasını sağlayanları gösterebildim mi? Hele bir çıkalım şu ormandan, demiri eritip, kim bozkurt, kim değil, anlaşılır. Önde yalın kılıç "Türkmen Başbuğu" yürüyor, gözümüz kılıçta, gerisi boş. Başbuğlar değil, Başbuğ! Aykırı gürültüleri şimdilik duymuyor ama not ediyoruz velhasıl kelam. "Vatan" dedik ve elbette birilerinin kanları karıncalandı yine. Bizim imanımızda vatan, davanın özgün bir kavramıdır. Dava, O'nun Adını (CC) yüceltmeye dairdir. Varlığın sebebi de O'dur, yolun sonu da O, vuslat O'na ve O ne derse o! Zaten hiç olanın ölmekten korkması düşünülemez! Ülkü, hayat görevini şerefle bitirmeye dairdir. Cümle varlığın birliği ve kardeşliği esastır. Hakikati tebliğ edeyim derken dünya ile dertlenenlere aldanarak yoldan çıkan ve yoldakileri çevirmeye yeltenenler minareyi sokacak kılıf bulamayacaklardır. Özelde Müslümanların ve genelde insanlığın içinde bulunduğu hale bakarak dua etmeyen, yakarışları sırasında yanaklarından yaşlar süzülmeyenlerin ülküsü dünyalığadır. Yazık ona ki kalbi katılaşmış, kendini kandırabilmiştir. Ülkücünün en önemli vasfı, ‐zalimler hariç‐ yaratılana merhametidir. Gönlündeki boşlukta nice korkunç hortumların döndüğü mahzun adamdır ülkücü. Siz onu yıldırım gibi, kasırga gibi düşünürsünüz. Bilmeseniz de yetimdir, öksüzdür. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Demek ki ülkücü ile oyun olmaz.