Temennimiz gerekmemesi lâkin şartlar kaçınılmaz kıldı ve savaşa girdik diyelim.

Temennimiz gerekmemesi lâkin şartlar kaçınılmaz kıldı ve savaşa girdik diyelim.
Genel seferberlik ilanı gelmiş peşinden, çok yönlü, çok düşmanlı, büyük bir yangının ortasındayız...
Kuzeyde, güneyde, doğuda, batıda, karada, havada, denizde, genci-yaşlısı, erkeği-kadını ile milletçe ölümü göze almışız, sırtlanlarla cebelleşiyoruz.
Derken, değişik cephelerde silah tutması lazım gelen ellerinde akıllı telefonlarla olan biteni takip eden erlerimizin bir sürüsü sanal ipleriyle birer general kesiliyor, başlıyorlar başkomutanın emirlerini sorgulamaya. 
Sosyal medyada mareşal rütbesi almak sudan ucuz, sivilde değeri bilinmeyenler (!) bulmuşlar meydanı, esip gürlüyorlar özgürce.
Donanım ve deneyime ne ihtiyaç var canım, aklı olanlar için aklın yolu bir, her şey apaçık işte!
Benzer zekâ parıltıları gösterenler kardeşcesine gruplaşıyor, gazoz kapağı koleksiyonerleri seviyesinde veriyorlar gazı karşılıklı ve hâliyle haklılıkları (!) çığ misâli çoğalıp pekişiyor.
Bakınız, okçular tepesi şurasıydı ve zaten boşalmış, gevşeklik gaflete, gaflet de ihanete hızlıca yol almış.
Herkes tam akıllı ve makul davranırken bir tek başkomutan akılsız ve tutarsız olduğu (!) için lideri umursayan kalmamış nerdeyse.
Katırın mühürdar, eşeğin defterdar olduğu, şeytanın bile Müslüman mintanı giydiği öyle puslu havadır ki bu, rakip istihbarî zekânın arayıp da bulamayacağı en verimli iklimdir aynı zamanda.
Ne ekerseler biter o mevsimde sürülmeye hazır toprağa, senede beş-on ürün alırlar isterlerse.
Öyle de ediyorlar.
Algı ekip her türden tepki biçiyor, lideri içerden hançerliyorlar.
Çok kolayca etrafı sarılan ve ondan epeyce fazla yeterlilik iddiasındaki güvensiz halkının davasına hizmet ettiği sanrısıyla elemanlaştırılması sonucunda yalnızlığa mahkûm edilen liderin sırtında taşıdığı devlettir.
Lider düşerse devlet de düşer.
Gece karanlığında siperde sigara içen manyaklar kolay hedeftir ama düşman ateş etmek üzere öncelikle komutanı arar.
Bu durumda aramaya gerek kalmıyor, anlıyor musunuz?
Sakız parasına komutanı satmaya hazır manyaklar sera patlıcanı gibiler, saymakla bitmiyorlar.
Yapayalnız lider:
"Allah'tan korkmayıp cennetten çıkmayanlar, çakal olup Bozkurt’a diş gösterenler münafıklığın her türlü yüzünü sahneye sürenler unutmasınlar: tek başıma da kalsam davayı çiğnetmeyeceğim. Sonu ölüm de olsa surda gedik açtırmayacağım." diyor.
Bilginin derecelerinin bilgisine bile vakıf bulunmayan ancak aynada mavi yeleli bozkurt görmekle malul güruhu bozkurttan ayıran en eşsiz şey şüphesiz töredir.
En hazin konu da budur aslında! 
Zira yığının her bir elemanı lideri töresizlik ile suçlamaktadır.
Okumakla cehalet gider zannedilmiştir ama gitmemiştir.
Yediği kaba pisleyenler son tahlilde yemek adabı öğretmeye teşebbüs eden edepsizlerdir.
Malzeme ise malzeme, buyrun işte!
Gel de seç/beğen/kullan, ziyafet sofrası kur!
Zehir katılmış aşı bal niyetine yiyerek ama yine de vatan için yaşayıp ölmeyerek yürümek düşmüştür paya.
Sayıda az, inanmışlıkta paha biçilmez çeriler ile sızlanmadan, durmadan, rehavete kapılmadan ve gözünü kırpmadan ilerleyenler için hayat budur.
Hedeften kopartacak her zaaf ölümcüldür. 
Sormazlar mı adama: “Yâr mısın, yara mı?”
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz nitekim. 
Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin değişilir topu da bir sokak kaltağına.