Medeniyet kurma becerisine, dolayısıyla iradeye sahip iki varlık türü mevcut: İnsan ve cinler.
Medeniyet kurma becerisine, dolayısıyla iradeye sahip iki varlık türü mevcut: İnsan ve cinler.
İradenin işletilmesi ile medeniyetin şekillenmesi aslında bilginin etkin kullanımına bağlı.
Bilgiyi denetleyebilen insan bağlamındaki bütün süreçleri yönetme yeteneğine kavuşur.
Tam şu anda etrafınıza bakarsanız asla düşünemeyen, anlayamayan, anlatamayan, okuyamayan, yazamayan, ayırt edemeyen, kısacası medeniyet namına herhangi bir kırıntı teklif edemeyen az gelişmiş (veya körelmiş), çokça diplomalı yığınsal bireyler göreceksiniz.
Varlık ve yokluk birbirinin zıttı değil, varlık bir algıdan ibaret, bilgi ise maddenin bir hâli.
Bilgi fiziksel bir nicelik ancak materyalist bilimin şempanze düzeyindeki zekâsı ile tespiti imkânsız.
Zaman yok, tek bir an var, materyal olmayan ölümsüz ruhların söz verdiği dem de, bu dem de, geçmiş ve gelecek de aynı anda.
Yaratılışa şahit ve yaratılışta etkin olan insan ve cinler diğer yandan halef-selef.
Bedenlenerek indirildiği dünyada insan hâlâ selefinin melez soyu ile birlikte yaşıyor.
Selefin bedenli melez soyu Âdemoğlu olmadığının farkında ve insan soyuna duyduğu diri hıncın ateşiyle asırlardır bilgiyi ve paradigmayı maniple ediyor.
Yani iblis insana karşı son derece profesyonel operasyonlar çekiyor.
Bilim, sanat ve felsefe bundan ziyadesiyle zarar görüyor.
Elbette inanma ve anlama modelleri de menfi etkiye maruz kalıyor.
Din ve millet temalı her türlü algı ve bilgi yüksek öncelikle hırpalanıyor.
İdeolojiler, cemaat yapıları, tarikatler gibi organize motivasyon kaynakları şehvete, paraya, şöhrete ve güce karşı tümüyle savunmasız.
Üstelik yönünüzü bulmak için pusula muamelesi yaptığınız bütün tarihî birikim, eskiden akseden miras, anlatılar vs kirli.
Kur'an'da anlatılan büyük çaplı yıkım olayları masal zannediliyor.
İnsanın niçin yaratıldığı bahsi ise materyalist, pragmatist, Allah ile ticaret yapıldığı izlenimi veren bir haddi aşma hâli ile yorumlanıyor.
Tevhidin özünün üzeri örtülmüş.
İyilik etmek ile zulme mani olmak arasındaki diyalektik işlemiyor.
Günahkâra değil günaha düşmanlık edilmeli ama hem zulüm kurutulmalı, hem de zalime mani olunmalı.
İyi birine dönüşmek insanı tevhide ulaştırıyor ancak zulme sessizlik buna ters.
Gazze için düzayak bir caddede birkaç yüz metre yürümek "iyi insan"lığa yetmiyor.
Değer verilen her materyal yoldan alıkoyuyor.
İnsanlar uykuda ama hiç uyanmayacak gibi "yaşıyor".
Kötü olan şu:
Paradigması tasmaya çevrilerek tutsak alınanlar sürü başı.
İnanan ama iman etmeyen iblisin melez soyu, dava adamı sanılan uyuz sürü başlarını zaaflarından yakalayıp satın almış, paradigmayı değiştirmiş, kervanı yoldan çıkarmış.
İnanmak yetmez, iman edilmeli.
Tevhid yolcusunun ayaklarında bağ olmaz.
Ayakları bağlı olandan Kağan olmaz.
*
Erdoğan 13 Ocakta "2025 aile yılı" münasebetiyle müjdeler vereceğini söylemişti.
Dinledim konuşmasını.
İktidarı döneminde nüfusumuzun yaşlandığını, evlilikler ve doğum oranı azalırken boşanmaların arttığını, LGBT ve cinsiyetsizleştirme çalışmalarının aileyi tehdit ettiğini, oysa 2007'de en az 3 çocuk dediğinde eleştirildiğini anlatarak her zamanki gibi haklı çıktığını iddia etti.
Çözüm paketinden ise para çıktı!
Evlenecek gençlere 48 ay vadeli, iki yıl geri ödemesiz, 150 bin lira tutarında faizsiz kredi desteği,
Yeni doğacak ilk çocuk için verilen tek seferlik doğum yardımı (5 bin lira),
İkinci çocuk için çocuklar 5 yaşını tamamlayana dek her ay 1500, 3'üncü ve sonraki çocuklar için her ay 5000 TL yardım.
Konuşmasında beklendiği gibi 1 kere bile “aile ocağı” ifadesi yer almadı.
Doğrusu yakındığı olumsuzlukların bütün vebali partisini tek adam olarak yöneten kendisindedir.
LGBT açısından kısa özet geçelim mesela:
09/10/2002 yılında Erdoğan eşcinsellerin hak ihlali yaşadıkları ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayrıma maruz kalmayacaklarını taahhüt etti.
08/04/2007 yılında AKP hükümetinin onayı ile LGBT Öğrenci Derneği kuruldu.
31/05/2007 yılında İstanbul’da 170 yataklı LGBT oteli açıldı.
29/11/2011 yılında 6251 sayılı LGBT yasası çıkarıldı.
05/04/2013 yılında LGBT kurumsal olarak sosyal medya platformlarında yerlerini aldılar.
02/05/2013 AKP iktidarının onayı ile MEŞCİD (Müslüman Eşcinseller Derneği) kuruldu.
19/09/2014 yılında ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) AKP iktidarının onayı ile yürürlüğe girdi.
28/06/2015 yılında AKP iktidarının izni ile LGBT onur yürüyüşleri başladı.
23/10/2015 yılında AKP iktidarının onayı ile Türkiye’de LGBT dernek sayısı 22 oldu.
Ak Parti iktidarının töresiz politikalarıyla özellikle Fatma Şahin uygulamalarıyla aile ocakları kurutulmuş, baba madara edilmiş, namuslu gençlerin gelecek kaygısı dayanılmaz düzeye yükseltilmiş, emniyet endişesi yeni doğanlar dâhil herkesi sarmış, eğitim sistemi tarumar edilmiş, adalete güven epeyce sarsılmış, dinle arası iyice açılan son 22 yılın mahsulü 35 yaş altı nüfusumuzun önemli miktarı ülkesine küstürülmüştür.
NATO tipi ngo’ların “dinciliği” (dindarlık değil) bütün öğeleri ile TÖRESİZLİK üzerine bina edilmiştir.
Bu bina tam da iblisin arzusuna uygun olarak buz gibi betondur.
İtiraz edenlerle sözleşelim, ahirette görüşelim.
Orada sözden dönmek, eğip bükmek, para ile hakikati değiştirmek yok ha!
Orada hakem bizzat “Var ve Tek Olan” (CC).
Bu arada mevcut “Aile Bakanının” çocuklarının Ankara’da bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetleyemediği, “Milli Eğitim Müfredatı” uygulamayan, Fransız Büyükelçiliği’ne bağlı, Pierre Loti isimli Fransız okulunda okuduğu ortaya çıkmıştı.
Kocası ise milyonlarca dolarlık yolsuzluk iddialarıyla çalkalanan “Yunus Emre Enstitüsü” yöneticiliğinden kısa süre önce istifa ettirilmişti.
Sonuç cümlelerimiz:
Tevhid yolcusu ile (kıyafetine ve statüsüne bakmaksızın) kardeşiz, dünyanın dünyalıklarına en azından buğz ediyoruz.
“Var ve Tek Olan”ın düşmanlarına ise düşmanız.
Şahidimiz de sizsiniz.