Ülke olarak dinlenmek, rahat bir gündem ile zaman geçirmek bizim için zor görünen bir durum. Yoğun gündemin habercisi Numan Kurtulmuş oldu. Yaptığı anayasa göndermesi kulisleri hızlandırırken milleti de tedirgin etti. Milleti tedirgin ederken de milletleşme sürecini tamamlamayanları bir hoş etti.

Peki, böyle karşıt hisleri nasıl bir açıklamayla sağlamış olabilir? Bunun için söylediklerine bakmak gerekiyor. Kurtulmuş açıklamasında “Aynen 1921 Anayasası’nda olduğu gibi Türkiye’nin katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkânı bu Meclis’te vardır” dedi. Bu açıklamayı okuyup yorumlamadan önce açıklamanın geldiği yönün birkaç icraatına bakmak büyük ölçüde fikir veriyor. Kurtulmuş cephesinden halk arasında fesli kadir olarak bilinen Kadir Mısırlıoğlu’na yapılan ziyaretler ve güzellemeler herkesin hatırında duruyordur. Mısırlıoğlu için geniş bir açıklama yapmayacağım, “Keşke yunan galip gelseydi” söylemi yeterli olur diye düşünüyorum. Yine Kurtulmuş’un da dahil olduğu siyasi konjonktür geçmişte milliyetçiliğe karşı söylemlerle sık sık gündeme gelmişti.

Bu süreçler yaşanalı baya bir zaman geçti, bunun anayasa açıklamasıyla ne alakası var? 1921 Anayasasının genel taslağına daha da önemlisi 1924 anayasasından eksikliğine baktığımızda olay daha net anlaşılacaktır. 1921 Anayasasında devletin resmi dili, yönetim şekli, yargı organları, üniter bütünlük ve ulus devlet, devletin başkenti, vatandaşlık tanımı ve Atatürk ilkeleri gibi sınır taşları yer almamaktadır. Yukarıda ki paragrafta adı geçen Mısırlıoğlu ve milliyetçilik karşıtlığı konuları açığa kavuştu sanırım.

 Ülkemizde birden fazla konu muallakta olabilir ancak bahsi geçen eksikliklerin beka açısından önemi su götürmez bir gerçektir. Merakım odur ki 1921 Anayasası söylemiyle hedeflenen durumlara karşı oluşması gereken müdafaa cephesi yine beka sevdalılarından mı oluşacak? Siyasi ittifaklara bakacak olursak Numan Kurtulmuş’un içinde bulunduğu hattın dışında kalanlar bu anayasa sürecinde karşı taraf olarak bulunacak. Bunlar DEM Parti, CHP, İYİ Parti, eski Mısırlıoğlu dostları Babacan ve Davutoğlu gibi isimlerin oluşturduğu Cumhur İttifakı dışında kalan siyasi parti ve temsilcileri. Millet olarak şahsi endişem sadece talep edilen anayasa değişikliği değil bu değişiklik noktasında yandaşlık ve karşıtlık tarafındakilerin varlıkları. Bahse konu olan ittifak ve partilerin siyasi sicil ve söylemleri ortadadır. 1921 Anayasası Cumhuriyet öncesinde bir geçiş sürecini oluşturmak için ülkenin fiili işgal sürecinde vücut bulmuştur. 1921 Anayasa metni için de Atatürk tarafından yetersiz olduğu, kapsamını genişleteceği söylenmiş ve 1924 Anayasasında da hayata geçirilmiştir. Cumhuriyet öncesinde sancılı bir geçişin olmazsa olmazı olan 1921 Anayasası bu seferde Cumhuriyet öncesine geçişin mi hayallerine hizmet etmektedir?

Soru işaretleri önümüzdeki günlerde artacağa benziyor. Bizlerde burada daha yakından takip edip, değerlendirmesini yapmaya çalışacağız. Ancak şimdiden bu sürecin sıradan bir siyasi gündem olmadığını, 100 yıllık bir meselenin yeniden gündeme getirilmeye çalışılması ihtimali olduğunun bilinmesini istiyorum.