Rabbimiz, kainatı insan için, insanı da kendisi için yaratmıştır. Kainatın mükemmel donanımı, onun gücünü, sanatını ve ilmini gösteriyor.

Rabbimiz, kainatı insan için, insanı da kendisi için yaratmıştır. Kainatın mükemmel donanımı, onun gücünü, sanatını ve ilmini gösteriyor. Unutmayalım ki kainat tümüyle Allah’ın kitabıdır. İnsanlığa gönderilen ilahi kaynaklı dinlerin amacı, insanları imanlı, ihlaslı, ahlaklı, vicdanlı sonuçta dosdoğru bir düzlemde, sağlam kişilikli bireyler haline gelmelerini sağlamaktadır. Hazreti Muhammet Mustafa (s.a.v.) ın Buyurduğu gibi, mümin olmak salih amelle birlikte, dosdoğru kişilikli bir çizgi üzerinde durmaktır. Şurası çok net bir husustur ki, Müslüman’ın hayatında ana ölçü samimiyettir. Öyleleri var ki adama bakıyorsun dili Ali, kalbi Muaviye.

Ya bugün Ümmet nerededir?

Görülen o ki Kur’an uzağındadır. İnsanlar, ibadetlerini ve dinimizi kullanarak çıkar sağlamak peşindedir. Dinimiz devamlı istismar alanı yapılmaktadır. Günlük hayatımızda Allah rızasından çok gösteriş olsun diye, riyakarlık dolu tablolar sergilenmektedir. Nurettin Topçu’nun ifadesiyle; “Dindar geçinen insanlar, dünyalıkları için dine ihanet içindedirler. “özellikle kul hakkına dikkat edilmemesi, kamu malının talan edilmesi eylemleri, bir Müslüman ile bir arada anılamaz. Yetim hakkına ellerine uzatanlar, talan edenler, yandaşlarına peşkeş çekenler, her iki dünyalarında mahvetmişlerdir. Günümüzde Müslümanlar, servet sahibi olmak istemişlerdir ama sonra servetin tutsağı olmuşlardır. Sonuçta insanın imanını, yaptıklarını en iyi bilen Rabbimizdir. O, bize şah damarımızdan yakındır. Bizler zahire göre hükmeder. Toplum içinde herkes konuşuyor. Öğüt vereni, ahkam keseni, çok buluyoruz da, biz öğüt verenden çok, örnek olabileceğimizi aramaktayız. Kısacası fetva vereni buluyoruz da takva üzerinde yaşam süresini zor rastlıyoruz. Abdurrahim Karakoç ne güzel vurguluyor;

“Beden ölür, çürür, cana bakın siz

Kim kiminle yürür, ona bakın siz

Bırakın dönsün Dönme dolaplar

Hak’tan hakikatten yana bakın siz.“

Ne kadar doğru söylemişler; “Din adamları vaat ettiklerini yaşamıyor, siyasiler de vaat ettiklerini yapmıyor. “İslam aleminde en çok Kur’an okunuyor ama Ümmet anlamıyor. İslam ümmeti, Kur’an’ı hayatına pratiğe alsaydı, güçlü, mutlu, önde olurdu. Bugünkü yaşadığı zilleti, dramları yaşamayacaktı. Aklı, bilimi, en ileri teknolojiye, güçlü ekonomiyi temsil etseydi, caydırıcı nitelikte olur, saldırılara uğrasa bile cevabını misliyle verirdi. Ne hazindir ki, biz elimizi taşın altına sokmadan, gerekenleri yapmadan, kabul edilmesi şüpheli dualarımızla, yanlış “kader” ve “tevekkül” anlayışımızla kurtulacağımızı zannediyoruz. Unutmamalıyız ki başımıza gelenler Müslüman olduğumuz kadar, gerçekten Müslüman olmadığımızdandır. İslam dünyası, iman, ahlak ve bilgi toplum karakteri kazanmadan asla kurtulamaz, rahata eremez. İnsanlığın özellikle mazlumların kurtuluşu buna bağlıdır. Biz geçmişte yaşıyor, bir türlü bugüne gelemiyoruz. Yüzyıllar önceki çözümlerle, bugünkü sorunları aşacağımızı sanıyoruz. Çağa göre okumak, anlamak, düşünmek, Kur’an’ı hayatımıza en güzel şekilde taşımak zorundayız. Zihinsel dönüşüme ihtiyacımız vardır. Dünya ahiret dengesi sağlanmalıdır.