Türkiye 1993’ün şubat ayı içinde 2 değerli evladını kaybetmişti 

Türkiye 1993'ün şubat ayı içinde 2 değerli evladını kaybetmişti. Turgut Özallı yılların önemli ismi Adnan Kahveci ve jandarma genel komutanı Eşref Bitlis'in Hakk'a yürümesi ülkemizde üzüntü yaratmıştı. Adnan Kahveci, Trabzon'un bir köyünde imkanları kısıtlı bir ailede dünyaya gelmişti. İlk ve ortaöğrenimini memleketinde tamamlamış, İstanbul'da ise Kabataş lisesi'ni birincilikle bitirmişti. 1966'da ÖSS Türkiye birincisi olmuş, daha sdonra MEB bursu ile ABD'de tahsiline devam ederek elektrik mühendisi olmuştur. Karadeniz'in bir köyünden ABD'ye uzanan çok zeki, yetenekli bir öğrencinin yolculuğudur bu. 1980'lerde Turgut Özallı yıllarda, ANAP hükümetinde çok önde gelen parlayan bir isimdir. Partinin kurucularındandı. Özal'ın çok yakınıydı, beyin takımındandı. Gerçek anlamda entelektüel bir kişilikti. Tüm Türkiye onu izliyordu. "Harika çocuk" diye tanımlanıyordu. İlginç fikirleri, projeleri ilgi çekiyordu. Güzel bir kişilikti. Asıl önemlisi çok dürüsttü. Kamu malını talan etme, devletin imkanlarını yakınlarına, yandaşlarına kullandırma, akçeli işlerle, gündelik işlerle ismi hiç anılmadı. Öldüğünde borcu çıktı, geriye şerefli bir isim bıraktı. Bu ülkede ne haramzadeler, yemekle doymayanlar gördük. Onları bırakın kendileri gibi, torunlarının bile ismini kirlettiler. Kahveci, çok özlemini çektiğimiz bir siyasal kişilikti. Bolu yakınlarında otoyolda kendinin kullandığı araç, başka bir araçla çarpıştı. Kendi, hanımı ve kızı vefat ettiler. 44 yaşındaydı. Kazadan önce otoyolda, İstanbul güzergahının kapatılması, yön gösteren tabelaların olmaması şüpheleri ve tartışmaları beraberinde getirdi. Şüpheli bir ölümdü, yıllardır konuşuluyor, ölümün üzerindeki sır perdesi kaldırılamadı. Türk kamuoyu Kahveci'nin, ülkenin değerlerini yok eden güçleri tarafından hayattan koparıldığını düşünüyor. Or. General Eşref Bitlis, Kahveci'den kısa süre sonra şehit edildi. Jandarma Genel Komutanıydı, bölücülük sorunu karşısında çok duyarlıydı. Devamlı olarak dönemin siyasi yetkililerini uyarıyordu. "İncirlikten kalkan ABD uçakları, PKK'ya yardım yapıyor. Çekiç güç ülkemizden çekilmelidir. ABD, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti yapılandırıyor." Önemli uyarılardı. ABD büyükelçisi, Türk yetkililere devamlı olarak komutanımızı şikayet ediyordu. Bir ara Eşref Bitlis'in içinde bulunduğu bir görev helikopteri, ABD uçakları tarafından taciz edilmişti. Eşref Bitlis, ABD ve İsrail'in artık net hedefiydi. Soğuk savaş döneminin bitişinden demir perde blokunun çöküşünden sonra batının hedefi Bolşevizm değil, İslam dünyasıdır. Soğuk savaş sapma dönemiydi artık. Gerçek çatışma alanımıza dönüyoruz demişlerdi. Medeniyetler savaşı devam ediyordu. Edecektir. Eşref Bitlis'in uçağı Ankara- Diyarbakır yönünde havalandıktan kısa süre sonra Ankara Yeni Mahalleye düşmüştü ve kurtulan olmadı. Eşref Bitlis komutanımıza suikast yapılmıştı. Soruşturmalar tam yürütülemedi. Teknik açıklamalar, milletimizi tatmin etmedi. Türk Milletinin bu evlatları unutulamaz, gelecek kuşaklara tanıtmalı ve yaşatmalıyız. Şahsiyetleri, hayatları, idealleri belgesellerle, filmlerle, romanlarla yeni neslimize tanıtılmalıdır. Yazımı beni çok etkileyen bir şehidimizin tuttuğu notlardan bir bölüm ile bitireyim. "Olur da çok sevdiğiniz dizilerden ve Dünya gündeminden bıkar da aklınıza gelirsek eğer bilin ki sizlerle sessizce çoktan vedalaştık. Çünkü sizler dizileri ve survivor'ı izlerken bizler, sizin ve çocuklarınız için sessizce şehit oluyorduk. Biliniz ki şehitler vurulduklarında değil, unutulduklarında ölürler."