​​​​​​​19 yüzyılda milliyetçilik akımı dünyada etkili olmuş, milli devletler çağı başlamıştı

19. yüzyılda milliyetçilik akımı dünyada etkili olmuş, milli devletler çağı başlamıştı. Çok milletli yapılar, ciddi sorunlarla karşılaştılar, çözülmeler başladı. Çok milletli Osmanlı Devleti, ayakta kalabilmek için, Tanzimat, Islahat fermanları, Meşrutiyet ile gayrimüslimlere çeşitli haklar tanıyarak, devleti bir anlamda onlarla paylaştı. Böylece dağılma önlenecekti. Gayrımüslimlere verilen haklar, aksine devletin çözülmesini daha da hızlandıracaktır. Devlet-i Aliye-yi Osmaniye'nin dağılması, son savaşlarda yaşanan acı olaylar "Osmanlıcılık" fikrinin sonuçsuz kalması, "Türkçülük" fikrini güçlendirecektir. Türk milliyetçiliği, bazılarının dediği gibi devletin dağılmasının nedeni değil, sonucudur. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde devletin üst kimliği, esası "Türk milleti" oldu. Karıştırılmasın, "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı" üst kimlik değildir. Hukuki bir kimliktir. Türkiye'ye ırk temelinde değil, kültür temeli üzerinde yapılandırılmıştır. Bizim birliğimiz, bütünlüğümüz kan birliğine değil, can birliğine dayanacaktır. Türkiye, sınırları içindeki insanların bütününe "biz" demekle kuruldu. Bu mensubiyetin sosyolojideki adı "Türk Milleti"dir. Biz Müslüman Türkleriz. Bu kimliğimizin dünyadaki siyasi ifadesi "Türkiye Cumhuriyeti"dir. Yeni devletimizi kuranlar, gerçekleri görmüşler doğru tercih yapmışlar. "Milliyetçilik" "Milli Egemenlik" "Bağımsızlık" vazgeçilmezlerimizdir, milletimizin büyük fedakarlıklarının, mücadelesinin sonucudur. Dünyanın en önemli coğrafyasında oturmamız, Batı dünyası ile yüzyıllardır sürekli çatışma ekseninde olmamız, ülkemizi her zaman hedef tahtasına oturtmuştur. Bizim için "Devlet-i Ebed Müddet" çok önemlidir. Yani devletimizi sonsuza kadar yaşatmak, kalıcı kılmak. Yaşadığımız küresel çağda Türkiye kuşatma, baskılar altındadır. ABD ve Batı alemi, "Soğuk Savaş Dönemi"nin kapanması ile İslam alemini, özellikle Türkiye'yi hedefe almışlardır. NATO üyesi olmamıza rağmen PKK'ya çok büyük yardımlar yapmaktadırlar. Türkiye'ye savaş malzemesi vermemektedir. ABD, bizden Orta Doğu'daki çıkarları için bekçilik yapmamızı istemektedir. ABD, Türkiye aleyhine çok sayıda projede baş rol oynamaktadır. AB ise, bizi oyalama, aldatma, baskılama, engelleme politikalarını yıllardır sürdürmektedir. Her zaman söylüyoruz ki, Türkiye'yi asla AB'ye resmi üye yapmayacaklardır. Kağıda bekletmek, ekonomik siyasi olarak kullanmak çıkarlarına uygun gelmektedir. Türkiye'deki bölücülük, mezhepçilik dış desteklidir. Bölgesel göç olmamız istenmemektedir. GAP ile bölgesel güç olmaya kalktık, başımıza PKK terörünü musallat ettiler. Türk milleti bu kumpas ve tuzakları aşacaktır. Dündar Taşer'in ifadesiyle "Sakarya Savaşı"nı kazanmamızla Türk'ün meddi (çekilme) bitmiş, cezri (yükselmesi) başlamıştır. Milli savunma projelerimiz ve eserlerimiz ile dünya gücü olma yolunda devam emeliyiz. Türkiye, her şeye rağmen, çok güçlü dinamikleri ve potansiyeli ile bölgesel güçtür. Geniş coğrafyalarda etkindir. Türk-İslam dünyasının bütünleşmesi, Turan hayalimiz bir gün gerçek olacaktır. Türkiye'de ahlaki yozlaşmalar, uyuşturucu kullanımındaki artış toplumun kutuplaşması bizleri çok üzüyor. Ekonomik olumsuzluklar, toplumsal çürümeyi hızlandırıyor. İç cephenin zayıflamasına asla izin vermemeliyiz. Türkiye'de bütünlüğün muhafazası, tüm insanlarımızın kardeş olma bilinciyle, vatandaşlık hukukunda birleşmesi, bünyenin iç dış tahrik telkinler ve kuşatmalara karşı dirençli hale getirilmesi, bizim için hayati bir durumdur. Ulusal bütünlüğümüzü sağlamı, bilim teknolojide ileri gitmiş, ekonomisi güçlü, demokratik hukuk devleti olmuş bir Türkiye'ye karşı "Yedi Düvel" birleşse havalarını alırlar. Tarihe ve insanlığa yön vereceğimiz günler yakındır. İdeallerimizi, hayallerimizi çaldırmayacağız, güçlü tutacağız. Allah'ın yardımı üzerimize eksik olmasın.