Memleketin ve dünyanın temel dertlerine hiç bir yararı olmayan ama aslında çok önemli olan bir şey oldu bu haftasonu

Memleketin ve dünyanın temel dertlerine hiç bir yararı olmayan ama aslında çok önemli olan bir şey oldu bu haftasonu. Galatasaray Spor Kulübü genel kurul yaptı. Bakın bu genel kurula katılanların büyük bir çoğu ülke gelirinin en yüksek kısmını alan, tüm vatandaşların yüzde onluk kısmına dahil olan insanlar. Bu kongreye katılan insanların büyük ihtimalle hiç birinin geçim sıkıntısı yok, bu kongreye katılan insanların en fakiri yine çok büyük bir ihtimalle benim bu yazımı okuyan en zengin insandan 10 kat daha zengin. Galatasaray bir dernek, bu kongreye katılanlar da birer dernek üyesi. Derneğin iyi yönetilip yönetilmemesi, borsadaki Galatasaray A.Ş'nin hisselerinden başka hiç bir şekilde bu adamlara maddi zarar veremez. Hisseler de son bir ayda %20 artış gösterdi. Yani üyeler bu kötü yönetimden bir zarar görmediler. Galatasaray, yönetimini 9 ay önce seçti. Yeni yönetim bir kadro yapılanmasına gitti ve transfer döneminde çoğu kitlelerce mantıklı bulunan değişimler yaptı. Ama ligde istenilen başarılar gelmedi. Avrupa Ligi'nde ise son 16 takım arasına kalıp Barcelona gibi dev bir kulüple kafa kafaya oynayıp elendi. Bu olaylar yaşanırken taraftarın isteklerinden bazıları gerçekleşmedi, kulüp efsanesi ile yollar ayrıldı, yönetim beklenen psikolojik baskıyı kuramadı, üstüne de Galatasaray adına zarar verecek bir kaç haber çıktı. Bu 9 ay sonraki genel kurulda dernek üyeleri yönetimi ibra etmedi. Yönetim başarısız olabilir ama içimizden biri, sahip çıkalım denmedi. Üyeler yönetimin biletini kesti. Galatasaray üyeleri bu ülkede olmayan burjuva sınıfını temsil edebilecek insanlardır. Neredeyse hepsi iyi eğitim almış, bir çoğu kendi şirketini kurmuş geri kalanlar da çok iyi kariyerlerde olan insanlardır. Günümüz dünyasında kötü yönetime, haksızlığa karşı koyabilecek tek sınıf budur. Çünkü kötü giden bir şeylerin değişmesi için isyanı başlatmasını beklettiğimiz insanlar bunu yapmaktan çok uzak. Günümüzdeki işçi sınıfına insancıl çalışma şartları, gecinebilecek bir maaş, sosyal hayata zaman ayıracak bir bütçe versek bile; maaşına gelecek artı bin liraya bunların hepsinden vazgeçip mesai yapmaya devam edecek durumdalar. Bu yüzden dünyada bir şeyleri değiştirebilecek durumda değiller. Galatasaray'da yaşanacak değişim iyi olacak, kötü olacak gibi bir fikrim yok. Takım için her şey daha kötü olabilir ya da her şey çok daha güzel olabilir. Bu önemli de değil. Önemli olan çok da önemli olmayan kötü bir gidişata dur diyebilmekti. Dur da denebildi ve bu burjuva diyebileceğimiz insanlar tarafından yapıldı. Kitaplarda yazdığı gibi biz işçiler emek kavramının bilincinde değiliz. Biz çarkı daha iyi döndürebilmek için birbirimizle yarışıyoruz. Hiç birimizin derdi de insan olmak değil. Evlatlarımızı insan gibi yetiştirmek de istemiyoruz. Bizim istediğimiz insanlık karnımız doysun, evimiz sıcak olsun. Birbirimizle sohbet edecek vaktimiz bile yok. İletişimden uzağız mesaimiz bittikten sonra bile birbirimize işimizden bahsediyoruz. Çünkü artık işe girmek bir lüks. İnsanlar çalıştığı için övünüyorlar. Birbirimize bakıp şunun ne kadar güzel işi var bunun ne kadar zor işi var diye söyleniyoruz. Bu yüzden de iş haricinde bir şey istemiyoruz. Emeğimizi karşılıksız satabiliyor ve dış dünyanın dertlerini görmezden geliyoruz. Halbuki akşam üstü işini bitirip kahvelerini içerken son gittiği Avrupa seyahetinden bahseden iki patron kötü giden şeyleri görüp yönetimlere ibrasızlık verebiliyor.