Sinema 7 sanat olarak bilinir

Sinema 7. sanat olarak bilinir. Resim, müzik, tiyatro, dans, edebiyat ve mimarinin ardından ortaya çıkmış en genç olan sanat türlerinden biridir. Ama sanat ile propaganda yapılabilen en önemli türdür. Sinema ile bir ürünün reklamını yapabilirsiniz, ülkenize turist çekebilirsiniz, siyasi fikirlerinizi insanlara ulaştırabilirsiniz. Bunun en güzel örneği Amerikan sinemasıdır. İnternet propagandası başlamadan önce dünyaya kot pantolon, kola, hamburger gibi ürünleri tanıtmıştır. Soğuk savaşa bile yardımı dokunmuştur bu propagandanın. Türk yapımlarında bu propagandayı başarabilen en güzel örnek Atiye dizisiydi. Atiye dizisi Göbeklitepe'yi tanıtmıştı. Dün Netflix'de yeni yayınlanan bir Türk dizisini bitirdim. Pera Palas'ta Gece Yarısı. Dünya çapında bir platform olan Netflix'de 130 yıllık tarihi bir Türk otelini anlatan bir dizi. Sanki tamamen kurguymuş gibi, hiç var olmayan bir oteli anlatıyormuş gibi doğal çekilmiş bir dizi. Ama aslında otel için reklam çekseler bu kadar güzel ilgi oluşturamazlardı. Türkiye'de yaşamama rağmen benim bile gidip o tarih kokan otelde kalasım geldi. Spoiler uyarısı vererek dizi hakkındaki yorumlarıma başlamak istiyorum. Öncelikle başrolümüzün oyunculuğu hakkında yapılan bir kaç kötü yoruma aldırış etmemenizi tavsiye ediyorum. Çünkü 1995 doğumlu, kimsesiz, kendi ayakları üzerinde durmaya alışmış bir kadın, bir sabah 1919 yılında uyansa aynı böyle davranırdı. Farklı görünürdü, hata yapardı hele hele soylu bir ailenin kızı yerine geçse normal olarak deli damgası yerdi. Hazal Kaya'nın oynadığı çoğu dizi veya filmi izlemedim ama ben bu role çok yakıştığını düşünüyorum. Başrolümüzün akıl hocası rolünde gizemli bir bilgin olarak Tansu Biçer kendine yakışır bir oyunculuk göstermiş. Mustafa Kemal Atatürk'ün kişisel tarihinde Samsun'a gelmeden önceki bir kaç yılı çok bilinmez. Dizide de tam bu dönemdeki bir suikast girişimi anlatılıyor. Bu girişimin başarısız olmasının sebepleri kahramanlarımızla bağlantılı olarak değişiyor. Kahramanlarımız da tarihsel akışı değiştirmemek ve cumhuriyetimizin varlığını korumak için bu maceraya giriyorlar. Konu üzerine daha fazla spoiler vermek istemiyorum. Dizi hakkında sosyal medya yorumlarını okurken fark ettim ki çoğu insan başrolün Atatürk'e sarıldığı ya da yine başrolün İngiliz subaylara spoiler verdiği sahnelerde çok etkilenmiş. Benim bu sahnelerden daha çok etkilendiğim iki sahne var. Birincisi başrolün Atatürk'e yolladığı Latin alfabesi ile yazdığı not sahnesi, bu sahnede paşanın yaveri hangi dil olduğunu anlamayınca paşanın gülümseyip Türkçe demesi çok güzeldi. İkinci olarak başrolün 1919'dan yakın geleceğe gittiğinde suikastın başarılı olduğu, Atatürk'ün bilinmediği ve işgalin devam ettiği sahne. Genel olarak diziyi çok sevdim. Hem tarihin çok bilinmedik bir bölümünde geçmesi hem ülkemize merak uyandırması hem de oyunculukların başarılı olması bu yapım için bir şeyler yazmama sebep oldu. Dizide sevmediğim ufak bir detay var onu sona sakladım. Dizinin final sahnesinde harika bir hikayeyi bitirirken yeni bir hikayeye açık kapı bırakılmış. Tamam, çok güzel. Dizi beğenilirse devamını çekeriz olarak düşünmüş olabilirler. Ama neden? Bu hikaye bence burada bitse çok daha güzel olabilirdi. Netflix platformunun genel olarak dizileri uzatmak gibi bir sevdası olduğunu düşünüyorum. Efsane olabilecek diziler uzadıkça değer kaybediyor. Bence bu dizi için 8 bölüm çok idealdi. Ama şu an öyle bir noktada ki yeni sezon gelmezse yarım kaldı diyeceğiz, yeni sezon gelirse de bozdular hikayeyi diyeceğiz. Bazı şeyler kararında güzeldir. Yine de izleyin, izlettirin, eşe dosta duyurun ki böyle güzel yapımlar ülkemizden eksik olmasın.